|
|
|
Müslüman Arnavutluk |
|
|
|
|
|
|
|
Kosova Sırbistan mıdır ? Bir tarihçiye soralım |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Pazar günü Brüksel’de kızgın Sırp göstericilerin salladığı “Kosova Sırbistan’dır”, “Bir tarihçiye sor” şeklinde, başarı ihtimali olmayan pankartlar okundu. Bu, tarihçiler için pohpohlanmaya tercih edilir: Biz sıklıkla hüküm vermek istemeyiz. (Meseleyi) çözmez, yine de, aşağıdakiler, tarihçiler bugünün sonsuz sınıflandırmalarını kullanmadığından asgari değil, herhangi bir tarihçinin kabul edecekleridir.
Tarih, Sırplar için, 7.yüzyılın başlarında onlar Balkanlara yerleştiğinde başladı. Onların güç merkezi Kosova’nın dışındaydı ki, onlar burayı 13.yüzyılın başlarında tamamıyla ele geçirdiler. Bu yüzden Kosova’nın Sırpların “beşiği” olduğu iddiası doğru değildir.
Onların Kosova’yı sonunda Osmanlı’nın hâkim olduğu 15.yüzyılın ortalarına kadar 250 yıl kadar yönettikleri doğrudur. Kiliseler ve manastırlar o dönemden kaldılar ama Ortaçağ Sırp devleti ile bugünün Sırbistan’ı arasında Bizans İmparatorluğu ile Yunanistan arasındakinden daha fazla bir süreklilik olmadı.
Kosova, Sırp kuvvetleri tarafından ele geçirildiği 1912 yılına kadar Osmanlı bölgesi olarak kaldı. Sırplar “özgürleşti” demek isteyecekler, ama onların kendi tahminleri dahi Ortodoks Sırp nüfusunu %25’ten aşağı koymaktadır. Nüfusun çoğunluğu Arnavut’tu ve Sırp yönetimine hoş geldin demediler. Öyle ki, (bu anlamıyla) “ele geçirildi” doğru kelime görünüyor.
Ama yasal olarak, Kosova 1912’deki Sırp krallığına dâhil değildi. O, 1918 sonrasına kadar işgal edilmiş bölge olarak kaldı. Ve sonunda o, Sırbistan devletine değil ama Yugoslavya’ya dâhil edildi. Ve büyük bir kesintiyle (İkinci Dünya Savaşı) 2006 Haziran’ına kadar Yugoslavya’nın bir tür parçası olarak kaldı.
Eski federal Yugoslavya’nın Milosevic tarafından yıkılmasına kadar Kosova ikili bir statüye sahipti. O, Sırbistan’ın bir parçası olarak anılıyordu ama yine o, federasyonun bir parçası olarak da anılıyordu. Tüm anlamlarıyla, sonraki anlayış hâkimdir: Kosova kendi parlamentosuna ve hükümetine sahipti ve federal seviyede Sırbistan ile yan yana temsil ediliyordu. Gerçek öyleydi, federal sistemin sekiz parçasından biriydi.
Neredeyse tüm diğer parçalar şimdi bağımsız devletler oldu. Tarihi olarak, Kosova’nın bağımsızlığı ancak bu işleyişi tamamlar. Bu nedenle, Kosova bir Eski Yugoslavya devleti oldu. Bir tarihçi olarak size bunu söyleyebilirim.
Noel Malcom All Souls College, Oxford’da kıdemli araştırmacı ve Kosova: Bir Kısa Tarih, kitabının yazarıdır.
http://www.guardian.co.uk/world/2008/feb/26/kosovo.serbia |
|
|
|
|
|
|
|
|
Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. |
|
|
|
|
|
|
|
Hadis Külliyatından |
|
|
|
|
|
|
"Kim kâfir olan dokuz atasını onlarla izzet ve şeref kazanmak düşüncesiyle
sayarsa, cehennemde onların onuncusu olur." (Ahmed bin Hanbel, 5/128)
"Bir kısım insanlar vardır ki, cehennem kömüründen başka bir şey olmayan adamlarla iftihar ederler, övünürler. İşte bunlar ya bu övünmeden vazgeçerler, ya da Allah nezdinde, pisliği burunlarıyla yuvarlayan pislik böceklerinden daha değersiz olurlar." (Ahmed bin Hanbel, 2/524; Ebû Dâvud, Edeb 111)
Müslüman cemaatten ayrılan ve itaat yolunu terketmiş olarak ölen kimsenin ölümü, câhiliyye ölümüdür. Ümmetime karşı harekete geçerek mü'minin imanına saygı duymaksızın ve sözleşmeli bulunduğu kimseye karşı olan ahdine vefâ göstermeksizin suçlusuyla suçsuzuyla bütün ümmetimi vurmaya kalkışan kimse Benim ümmetimden değildir. Asabiyet/ırkçılık duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken yahut ırkçılık dâvâsı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü câhiliyye ölümüdür." (Müslim, İmâre 57; Nesâî, Tahrim 27; İbn Mâce, Fiten 7; Ahmed bin Hanbel, 2/306, 488.
"Bir kimseyi ameli geri bırakmışsa, nesebi, soyu onu kurtaramaz, yükseltemez, ilerletemez." (İbn Mâce, Mukaddime 17, hadis no: 225)
|
|
|
|
|
|
|
|
Safahat'tan |
|
|
|
|
|
|
Nerde olsam çıkıyor karsıma bir kanlı ova...
Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova!
Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın?
Hani sînende yarıp geçtigi yol "Yıldırım"ın?
Hani asker? Hani kalbinde yatan sâh-ı sehîd?
Ah o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o iyd?
Söyle, Meshed, öpeyim secde edip topragını:
Yok mudur sende Murâd'ın iki üç damla kanı?
Âh Meshed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir?
Kandilin, görmüyorum, nerde? Su peymâne midir?
Ya harîminde yatan sapkalı sarhoslar kim?
Yoksa yanlıs mı? Hayır, söyleme, bildim... Bildim!
|
|
|
|
Bugün 8 ziyaretçi (11 klik) buradaydı! |